Susturulmuş duygular ve baskılar
Şu kadar ifşa edeyim, seni isterdim dün!
Dün dehşetli canım çekti seni.
Ve bütün münasebetsizliğine rağmen horozluğunu özledim.
Yazıya, Nazım‘ın bir şiirinden küçük bir kesit ile giriş yapmak istedim. Bu yazımı bir istek üzerine yazdığımı ve amacımın mutluluk üzerine kurulu olduğu blogumda yazmanın pek bir sakıncası olmayacağını düşündüm. Dize, bir adamın düşüncelerini içerse de; aslında bir kadının ağzından çıkamayan düşünceleri içermektedir. Daha doğrusu; kırsal alandaki kadınların ruh hallerinin ve eşleri ile uyumsuzluğun, susturulmuş duyguların ve baskıların sonucu kadınların aklındaki düşünceleri.
Kentsel ile kırsal alandaki kadını ayırdığımızda; ortaya büyük bir yanlışlık tablosu göze çarpmaktadır: utanma ve kaçamayış. Kentsel alandaki yaşayan ve yetişen bir bayan bireyin; sosyal yaşantısındaki zenginlik ve yaşamının bilinmeyen konuları hakkındaki önceden bilgi birikimi, onu doğru yöne yönlendirecek şekilde olabilmektedir. Mutluluk, anlık da olabilse; geçmişten kazınılan bilgilerle de olabilir. Bu da uzun mutluluğun simgesi olarak görülebilir. Özellikle de evlilik ve cinsel alandaki tercihlerindeki isabetli atışlar ve düşünceler. Peki ya kırsal alandaki kadınlar?
İki örnek vererek başlayayım size. İlki ‘Yılanları Öcü‘ filminde ki, bu Irazca’nın Dirliği adlı romandan esinlenerek çekilen bir filmdir, kırsal alanda yaşaya bir kadının içten sevdiği ve duygu beslediği erkek yerine babasının istediği erkeğe verilen ama bir süre sonra Kara Bayram’ın hasretine dayanamayıp onun evine gidip kısa bir süre sevişmesi ile sonuçlanan bir sahne vardır. Bu sahnede dile gelen düşünce şudur. Kadın yani Fatma, kocası ile mutsuz bir evlilik sürmekte, enerjisini atacak bir ilişkiye sahip olmamakta ve doyum noktasına ulaşamamaktadır. Ancak Kara Bayram ile 1 dakikalık bir sevişme, ona daha çok mutluluk verir. Bu sahnenin ardından Fatma’nın şu sözü takdire şayandır:
Duysun kocaman kulakların, hiç kimseden korkmuyorum! Korkanlar da ölecek!bunca tadı vardı bu işin, bir erkekle bir kancık, bir kökte bitmiş gibi bir olabiliyordu da, neye benim haberim yokmuş? Çok şükür bunu da tattım!
İkinci örnek ise; Köygöçüren adlı romandaki Teslime hakkında. Teslime, enerji dolu yaşında eşini kaybeder ve evli komşusu Hıdır’ı hayal eder. Uzun süre sonra Hıdır’ı samanlığa atar ve bir kibrit ışığında enerjisini hisseder. Romandaki sahneyi anlatmayacağım çünkü alıp okuyun. Peki bu hikayede sevisel bir davranış yaşanmışsa, haksızlığa uğrayan yok mudur? Var, Hıdır’ın karısı. Bu iki hikayedeki asıl düşünceye aşağıda odaklanıcam ancak bunlar hikaye derseniz, “İşte böyle güzelim…” adıyla piyasaya çıkan ve içerisinde kırsal alandaki kadının da cinsel yaşam hikayesindeki çarpıcı noktaları açıklayan binlerce kadının kitabını okuyabilirsiniz. Çeşitli gerçek hikayelerin olduğu söyleniyor.
Asıl sorun şu mudur: istemediği bir erkeğe varan kadın mı yada erkeği tarafından mutlu edilemeyen kadın mı? Yoksa ikisi de mi? İstemediği bir erkeğe verilme olasılığı yüksek kesim halen kırsal alanlar ve Doğu bölgesi. Ailesinin düşünce devrimi geçirmediği bir kızın, evlilikte sevmediği bir eşe para veya çeşitli durumlarla zorla evlendirilmesi çeşitli sorunlara yol açıyor. Boşanmaların çoğunluğu ise ilk 5 yılda oluyor ve kendini, sevmediği bir erkeğe ait olmadığını hisseden kadın yuvasını dağıtıyor. Bu da mutluluk isterken, mutsuz bireyler ortaya çıkmasına neden oluyor. Çözümü ise anlayış ve kıza ne istediği sorulmasıdır?
İkinci sorun ise günümüzdeki en çok dile gelen durumdur. Çeşitli cinsellik hakkındaki makaleleri okuduğunuzda göreceğiniz kesin bir bilgi vardır. O da, kadının geç uyarılması. Yeni nesil ile anlayışlı erkeklerin bu sorunu aşması, eşlerinin kendilerini tanıtmaları ve bilimsel makaleler ile radyo, televizyon gibi yayın organları ile bu sorun ortadan kalkmış ve mutlu ilişkiler ortaya çıkmıştır. Cinsel yaşamdaki mutsuzluğun sürekliliği, evliliğin sonsuzluğunu sağlar. Ama sadece ilişkiyi bir ihtiyaç olarak gören erkeklerin eşleri, ki bunlar kırsal kesimdeki kadınlar oluyor, mutsuz olmakta ve başka yöntemlere başvurmaktadır. Bu tarz erkekler için kadın bedeninin bir et olarak görülmektedir. Etin Cinsel Politikası adlı kitapta da dile getirilen bu sorun, hayvansal seks ile aşksal seks arasındaki uçurumu göz önüne sermektedir. Kendi ihtiyacını gideren bir erkeğin, kadının ihtiyacını düşünmemesi, mutsuz kadın oluşumuna neden olmaktadır. Çözüm ise; kadını dinlemek ve ona cevap vermektir.
Her iki sorun için çözüm; eğitimdeki bilinçli yönlendirmenin sağlanması ve kapalı kapı ardındaki sessiz muhabbetlerin doğru şekilde doğru zamanda doğru yerde ailelerin çocuklarına anlatmasıdır. Aksi durum olduğu takdirde, adını yazmak istemediğim ve makale içerisinde geçen bir bayanın şu sözleri oturup düşünmeye çok açıktır: “25 yıllık evliliğimizde, eşim bir gün bile beni ne eliyle ne diliyle okşadı.”
Meşru yollarla yapılan hiçbir şey, kötü değildir. Kötülük, yanlış yollara gitmesine izin verilmiş bireylere uğrar veya yaptırılır. Eğitim çarkı ile toplumun akıl çarkının bir an önce iyileşmesi umuduyla..
Mehmet tam yazmak istediğim gibi yazıyorsun. Sen yazmaya devam ettikçe sessiz bir okurun da ben olacağım. Irazca’nın Dirliği’ni okumak gerek diye düşündüm şimdi.
Çağrı, yazımdaki düşüncelerle aynı duyguları paylaşmak beni mutlu etti. Yaşamımız hep başkalarının üzerinden yön buluyor. Hayır diyememek ve karşı çıkamamak, büyük bir sorun. Yazının içeriği cinsellik ve yüzeysel anlattım. Birçok kişi ayıp olarak bakacak ancak meşru bir yolla anlatılan her şeye ben varım. Umarım bir faydam dokunur erkek milletine.
Filmi izlemiştim zaten ama yazıda bahsettiğim kitapları okuyacağım.
Bu yazıya sonra yorum yapacağım, uzunca. Eeee… sonra yazacaksın da şimdi niye yorum yapıyorsun çatlak diye düşündün değil mi? Okuduğumu bil diye. :)
yorumunu şiddetle merak ediyorum..
Tekrar okudum yazına katıldığım noktalar var! öyle olaylar biliyorum ki kırsal alanda yaşanmış severek evlense bile cinsel arayış içine giren kadınlarla dolu. Yani tek sevmekle, o kişiyle evlenmek istemekle olmuyor. İnsanlar ne istediğini bilmiyor ya da ifade edemiyor, çekiniyor.
Bir de bizim toplumda cinsellik utanılacak bir şeymiş gibi bakılır. Hele kadının cinsellik hakkında konuşması hemen namussuz, ahlaksız olarak yaftalanmasına neden olur. Altı ay kursa gittim ve Cinsel Terapistten eğitim alma fısratımız oldu. Cinsellikle ilgili o kadar bilgisiz ki. O yüzden sadece kırsal kesimle ilişkilendirmemek gerek toplum olarak cinsellikten utanan insanlarız, kültürel bir şey bu. Bastırılmış içsel güdüler işte sonra patlak verip insanları arayış içine itiyor.
Yazım tamamen kırsal kesim üzerine idi ama bu durum şehir yaşamındaki yada kendini rahatlıkla ifade edebilen kadınlarda da görülmekteymiş.Kursun ne konu hakkında olduğunu bilmiyorum ancak bu cinsellik konusu kapalı kapılar ardında sessiz değilde, bir baba oğlunu yada bir anne kızını çekip bir kenara çekinmeden anlatmalı. Bayanlarda değil, erkeklerde de aynı sorun var cinsellik eğitiminde.
Bildiğim dediğin olaylarda vardır muhakkak. Yeni bir heyecan arayış, isteğini elde edememe yada başka sebepler. Yoksa cinsel uyum şansa mı bağlı ??
Televizyonda öpüşme sahnesi var diye yüzü kızarıp kanalı değiştiren milletin çocuklarıyız biz. He şimdi çocuk ne olduğunu bilmiyor. Aksine daha merak sarıyor bir de tamam bu utanılacak bir şey şeklinde içselleştirme oluyor. Mesela bazı cümleleri yazarken bile kısıtlamaya çalışıyorum kendimi şurada yorum yaparken bile.
Cinsellik öğrenilecek bir şey, bu da eşlerin birbirlerine anlayışı, ifade ediş tarzları önemli. O yüzden cinsel uyumu yaratacak kendileri. Bu nedenden dolayı cinsel uyumun olmamasından öte insanların birbirleri ile iletişim kuramayan, ne istediğini söyleyemeyen çiftlerin bir araya gelmesi şansızlık. Birbirlerine ne istediklerini ifade edebildikten sonra cinsellik düzene girecektir.
Bir de bizim toplum baskıcı o yüzden insanlar cinsellik konusunda bilgisiz diyen kişilere de katılmıyorum. Aileler bilgisiz, öğretmenler bilgisiz, eğitim sistemi bozuk….Önüne gelen kişiyle birlikte olan kişiler bana içgüdüsel hareket eden varlıklar gibi geliyor. Tabi herkesin kendi tercihi. Eşler anlayışlı olduktan sonra bir de cinsellik konusunda hiç bir şey bilmiyorum diyen insana da inanmam. Her şey elimizin altında artık.
Doktor bize öyle yaşanmış olaylardan bahsetti ki ağzımız açık kaldı. Kondomu haşlayıp yutan, yiyen insanlar var şu 21. yy. da gerisini sen düşün,
Bir yerden sonra utanmak kelimesini litaratürden çıkarmak lazım. Ben yaptım ama çok zor oldu.
Şimdi ahlak ile cinsel eğitim arasındaki farkı, ne zaman ne yapılması gerektiğini iyi ayırt etmek gerek. Kondom yutan biri hala varsa, bu cahilliktir. Bunun dışında cinsel konuda bilgisizlik çok nadir olsa da var. Elinin altında bazı şeylere ulaşamayanlar var. Bunun yanında cinsellik bildiğini zanneden yanlış kesimde var. Genel olarak cinsellik kavramı kadın ve erkekte farklı olsa da, ortak noktası bedenlerin çıplak görülmesi algılanıyor. Bu da cinsellik soruununu tetikliyor. Cinselliğin düşüncede, bedende , anlayışta yada hareketlerde olduğunu, çoğul bir kavram olduğunu herkese öğretmek gerek.
Cinsellik toplumda sadece bedensel haz olarak algılanmakta ki cinsellik sadece bu değil bence.