Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum
Bize bu saatten sonra ancak ‘Turgut Uyar‘ diyorum..
Dünyanın en güzel Arabistan’ ında ki en güzel şiirlerden birinin en güzel ve en son cümlesi bu sanırım: Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
İnsanlardan uzaklaşmak istediğiniz zamanlar olmuştur. Az mı çok mu bilinmez ancak eğer yaşamınızı güzellik üzerine kurmuş biriyseniz, çok demek az gelecektir. İnsanların yaptıkları, çevremizdeki olanlar, bizi mutsuzluğa iten birer neden sadece. İşte bu durumda kendinize dönebiliyorsanız, mutluluk kaynağının kendiniz olduğunu hissediyorsanız, ne mutlu size. O kadar kıvrak bir kişiliğiniz vardır ki, sizi mutsuz edebilene aşk olsun.
Aşıklar cemaati düşünün. Burası öyle bir yer ki; kendi tekilliğinizden asla vazgeçmiyorsunuz. Bencilliğiniz sizi esir etmiş. Blanchot’u bilir misiniz bilmem ama ona göre aşıklar cemaati böyle bir cemaattir. Aşıksan yalnız olmalısın. Bu yalnızlığı bir başkası deneyimleyemezsin. Aşık olduğun insanla kaynaşamazsın. Kendine aşıksın sen! Öteki’nin, aynı içinde eridiği birliği dışlamalısın.
Bu, tutkunun imkandan kaçtığını hissetmektir. Tutkuya yakalanmış olanların kendi güçlerinden, kararlarından ve hatta ‘arzu’larından kaçmalarıdır ki; ne yapabilecekleri şeyi ne de istedikleri şeyi göz önünde bulundururlar. Bu aşıklar cemaatindeki yalnızlar, kendilerine yabancı olan bu tuhaflığa ve birbirlerine dahi yabancı oldukları bir yakınlığa çeken bir tuhaflık vardır burada. Böylece, ölüm içlerine girmiş, aralarındaymış gibi sonsuza dek ayrı mıdırlar? Ne ayrıdırlar, ne de bölünmüş: Erişilmezdirler ve erişilmezin içinde sonsuz bir ilişki altındadırlar.
Bu itiraf edilemeyen bir cemaattir. Başka hiç kimseyle paylaşılamayacak olan tekillik umudunu taşır. Aşıklar, isteseler de istemeseler de, bu durumdan zevk alsalar da almasalar da, birbirlerine tesadüfen “çılgın aşk”la veya ölüm tutkusuyla bağlı olsalar da, aşıklar cemaatinin temel amacı toplumun tahribidir. Aşık olmak tasarlanamaz; rastlantısal, bir anda kurulan bir ilişkidir.
Mutluluk sadece senin kendine bulabileceğin bir şey. Bana koskoca şiiri sevdiren bu güzel cümlenin, bana ifade ettiği tekillik bu işte. Tekellik! Sen başkasına sahip olamazsın, kendi mutluluğun sana yeter. Mutlu olmak bu kadar zor bir sanat iken, onu saniyeler içinde bulmak çok keyfili bir duygu. Bunu sürekli başarabilir misin yada başarabilir miyim bilmiyorum ancak neden uzanıp kendi yanaklarında öpmüyorsun ki?
Dedim ya, bize bu saatten sonra ancak Turgut Uyar gider!
——————— Şiiri merak edenlere.
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyordukGeyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak
Bir yandan, toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardıkEvet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzündenGeyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığıİster istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeliHiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar ve teoriler ışıtamaz yanını yöresini
Örneğin Manastırda oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığındaAldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandıAma ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarımız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurdukGeyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerIeri gibi ayışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında benAma siz zavallısınız ben de zavallıyım
Eskimiş şeylerle avunamıyoruz
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayakucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
İyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorumHalbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorumUzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
“mutluluk kaynağının kendiniz olduğunu hissediyorsanız, ne mutlu size. O kadar kıvrak bir kişiliğiniz vardır ki, sizi mutsuz edebilene aşk olsun.” Bu cümle tam beni yansıtıyor. :)
Bir de “Aşıksan yalnız olmalısın.” falan Sufiliğe doğru gidiyorsun sen :D
Turgut Uyar’ı bir blogger sayesinde tanıdım ben de çok seviyorum şiirlerini.
Bu arada blogun yan tarafındaki çizimi fark etmedim değil, teşekkür ederim bloguna koyduğun için çizmi. :D
Çizim, bloga güzellik kattı. Ben teşekkür ederim öncelikle :)
Aşıkşan yalnız olmalısın. Aşıklar cemaatin tam olarak ne olduğunu bilmiyorum açıkçası. İsmi çok hoşuma gitti ve insanı düşündürüyor.
Eğer mutluluk kaynağın sen ise; ne mutlu sana. Kendini koruma kalkanını kimse delemez :)
Ve son olarak Turgut Uyar, adamın dibi derler ya, az bile :)
Mehmet bey; aşıklar cemaati aşk yolunun ilk adımıdır. Ama bu aşk tensel değil batınidir. Aşıklar cemaatine girebilmek için insanda aşktan gelen hamuşluk istidadı olmalı ve bundan sonra seni dört kapı bekleyecek, bunları geçtikten sonra aşık olunabilir ancak.
Mutluluk, biliyor musunuz? mutsuzluk ile mutluluk arasında tek bir adım vardır.
Ben genelde sizi takip etmeye çalışıyorum bugün nedense bir şeylere bende katılmak istedim. Son cümlemde umarım düşündürücü olur :)
Ve ben ve sen ve biz
Senle bizle bende.
Katılmak istemeniz, isabetli olmuş. Öncelikle yazılarımı okumanız beni mutlu etti.
Aşkın hep beden dışında yaşanması gerektiğini düşünürüm, uygularım ama bu yüzden deneyim sahibi olmadım.
Mutsuzluk ile mutluluk arasındaki adım, düşünce güzelliği midir yada o adım nedir ?
Son cümlenizin üzerinde duracağım bir yazımda ancak şimdilik şunu desem: Aşk, iki kişiyle yaşanmasına karşın; bir kişide bütünleşiyor. O kişi de, seven oluyor. Sevdiğini kendine hapsediyor.
Mutluluk ile mutsuzluk arasındaki adım dil’dir. Mesnevi’nin ilk kelimesi Bişnev dir…
Aslında bir yere kadar haklısınız. Ancak insan sevdiğini kendine hapis etmez, tam tersi sevdiğinde kaybolur. İnsanlar artık sadece gözleriyle seviyorlar, göz ile değil gönül ile sevmelidir. Bilmem daha önce okudunuz mu? Faruk Nafiz Çamlıbel’ e ait ”BEŞİKTEN MEZARA KADAR” şiirini okumanızı tavsiye ederim.